Page 24 - 2025 Temmuz Sayısı Lokum Dergi
P. 24
“FORT! ve DA !”
İskandinav pedagojisinde de oyun; boş zaman
etkinliği değil; bireyin sosyalleşmesini, problem
çözmesini, duygusal zekâsının gelişmesine büyük
katkı veren bir olgudur.
“Friluftsliv” Doğa ile iç içe, açık havada yaşam modeli
ve felsefesi, özellikle Norveç’te çok yaygındır.
Çocuklar; her mevsim vakitlerini açık havada
geçirmekte hazır oyuncaklardan çok taş, odun
parçaları, yapraklar vb. ile oyunlar oynayarak, hayal
güçlerini zenginleştirmektedir. Çocuklar; bedensel
hareketlerle, motor, kas becerilerini geliştirmekte,
keşif ve yeni deneyimler kazanmakta, doğayla baş
başa kalıp, birey olarak kendilerini tanıma yolunda
büyük adımlar atmaktadır.
Köşe Yazısı Şimdilerde Post Modern dünya olarak salgın hastalık,
deprem vb. kaynaklı doğaya, öze dönüş, kentten
köye ters göç olgusu, sosyo-psikolojik olarak bizleri,
ÖMÜR ÖTER
doğaya samimi bir şekilde çağırdığı bu zamanlarda
Almanca, “gitti ve orada” demek. Sigmund Freud’un yerimizi, gerek eğitimciler gerekse veliler olarak
torunu Ernst ile oynarken torununun ağzından çıkan doğada en kısa sürede almalıyız.
kelimelerdir… Otuz aylık Ernst, cepheye gönderilen Ülkemizde de yeni başlanan orman okulu ve doğa
kayıp babasıyla ilgili baş edemediği olumsuz ve ağır
duygularını ve tekrar eden zorlantıları, bu oyunla temelli anaokulu modellerinin “Friluftsliv”
özdeşleştirmiştir. Ernst, oyunda zaman zaman eline anlayışından yola çıkılarak geliştirilmesi, biz
geçirdiği nesneleri yatağın altındaki bir köşeye fırlatma öğretmenler ve veliler ve öğrencilerimiz açısından
gibi rahatsız edici eğilimlere sahiptir. Bunu yaparken çok umut verici ve sevindiricidir.
de “oooo” diye sesleri, hoşlantıyla çıkarıyordu. Freud,
bu ünlemin “fort” kelimesini temsil ettiğine karar verdi. Mevlana’nın çocukları, “bir emanet” olarak görüp
Kısa bir süre sonra da çocuğun bir makarayla dünya insanlarına verdiği; çocuklarımızın iç
oynadığını gözlemledi. Çocuk, makarayı, hiç dünyalarını “sevgiyle, hikmetle, sabırla” süsleme
bulunamayacak bir noktaya fırlatıp “da” kelimesiyle ödevini, sizlere fısıldarken, yarının büyüklerine ve
tekrar onu, en mutlu bir şekilde görünür hale getirirdi. bugünün yaş almış çocuklarına çocukluğumuzun o
Ernst, bazen de bir aynanın altına eğilerek kendini
kaybetmeyi başarırdı. güzel tarifsiz zamanlarında canım Anadolu’da
Ernst’in “fort ve da” oyununda haz ve kayıp arasındaki oynadığımız birkaç oyunu da hatırlatarak, hepinizi
öykünmeci, oyun ve tutumları, pedagoji alanında pek oyuna davet ediyorum.
çok araştırmaya konu olmuş, günümüze halen ışık İstanbul: “Anneanne Saatin Kaç? ” Oyunu
tutmaktadır.
Yetişkinler tarafından oyun; hoşça vakit geçirme, Denizli : “Alçaktayım Yüksekteyim Oyunu” “
eğlendirici bir olgu gibi düşünülse de aslında çocuğun Patlangeç Oyunu”
iç dünyasının altın bir aynası olarak, çocuğu, Antalya:”Kömbeç Oyunu”
dışarıdaki sosyal dünyasıyla zenginleştirerek bireyin Konya : “ Aç Kapıyı, Bezirgân Başı Oyunu”
duyu- hareket ve bilişsel becerilerinin gelişmesinde Nevşehir : “ Kurt Baba Oyunu”
büyük temel oluşturur.
Oyunlar; çağlar aşarak, eski Türklerde ve birçok Çorum: “Dalye Oyunu”
dünya coğrafyasında da kemik, deri ve taşlardan Ordu: “ Çotura Oyunu”
günümüzün yapay zekâ temelli akıllı telefonlarına Artvin: “ Taştayım Topraktayım Oyunu”
tekâmül etti. Teknolojinin yadsınamaz ciddi faydaları Kars-Iğdır: “ Lal (Dilsiz Oyunu)”
olsa da dikkat eksikliği, sosyalleşememe, fiziksel vb.
pek çok zararı bulunmaktadır. Mardin: “Höllük Oyunu”
24. www.lokumdergi.com