Page 14 - nisan1
P. 14
31 yıl boyunca, sanırım birkaç istisnai durum dışın-
da (doğum, seyahat, toplantı vb) her gün anaoku-
lundaydım. Çocuklar bana öğretti, ben de öğret-
men adaylarına onlardan öğrendiğimi öğretmeye
çalıştım. Öğretmek de değil aslında yaşadıklarımı,
deneyimlerimi paylaşmaya çalıştım. Sayısını bile-
mediğim kadar çok anı biriktirdim anaokulu ha-
yatımın içinde.
Anaokulunda sınıfımızda 30 çocuğumuz vardı ve
iki öğretmen arkadaşımla birlikte çalıştım. Sınıfı-
2
mız 120 m idi. Karma yaş grubu, 3-6 yaş bir arada
eğitim alırdı. Hayatımın en güzel yıllarıdır, Gülve-
ren Anaokulu ve ardından da Beytepe Anaokulu
günlerim. Çocuklarla her zaman aram çok iyi oldu,
onlarla anlaşmanın yollarını bulabildim. Oyun bu
süreçte benim en önemli rehberim oldu. Her za-
man anaokuluna taşıyacak bir hikayem, bir ma-
teryalim olurdu. Bizim zamanımızda hazır hiç bir
materyal yoktu, hepsini biz kendimiz yapardık.
Çocukların ilgisini çekecek ilginç şeyler bulmaya
karşı her zaman hevesliydim ve heyecanım yük-
sekti. Ben hayali öyküler yaratmayı, oyunlar ya-
ratmayı zaten kendi çocukluğumda da çok yapar-
dım, anaokulu öğretmeni olduğumda da aynısını vermek istediklerini söyledi. Benim de hoşuma gitti
yapmaya devam ettim. Bölüm başkanımız, rahmet- bu durum. Fakat bizim sınıfımızın sayısı 46’ya ulaştı
li hocam sayın Prof. Şule Bilir bir gün beni yanına bu şekilde. İşimiz zorlaşmıştı ama çocukların hepsi
çağırdı. Bazı ailelerin, çocuklarını bizim sınıfımıza birbirinden harikaydı. Bu konu başkalarının dikka-
tini çekmiş ki ‘Bakın bakalım o sınıfta ne oluyor?’
diyerek bir öğrenciden bizim sınıfımızda gözlem
yapmasını istemişler. O kişi de gelmiş, bakmış ya da
uzaktan izlemiş bizim sınıfı ve kendilerine şu bilgiyi
vermiş. ‘Valla farklı hiçbir şey yapmıyorlar, sadece
çocuklarla oyun oynuyorlar, oyunla eğitim yapıyor-
lar.’ demiş. Bu mesaj bölüm başkanımıza da iletil-
miş. ‘Belma’nın sınıfına çocuklarını vermek istiyor-
lar ama orada sadece oyun oynanıyormuş, bir şey
yapmıyorlarmış’. Sayın hocamın yanıtı bence efsa-
ne ‘Tamam o zaman siz de oyun oynayın.’ Kendisi
çocuk gelişimci değildi. Tıp doktorudur ama çocu-
ğun gelişiminde oyunun önemini anlamış o yıllarda.
Günümüze geldiğimde bakıyorum ki artık hepimiz
oyunun önemi konusunda hem fikiriz. Ben ve çalış-
ma arkadaşlarım, çocuklarla oyun oynayarak önce
onların kalbini kazandık sonra da öğrenmeleri için
ilgi duymalarına destek verdik. Ne mi yapıyordum
gün boyunca, çocuklarla sohbet ederdim. Hepsi ile
aramızda özel bir bağ gelişecek kadar birbirimizi
tanırdık. Evime gelmek isteyen çocuklarım olurdu.
Aileleri izin verirdi, bir gece bizde misafir olurlar-
dı. Bir keresinde dört öğrencimi eve götürmüştüm,
annem yer yatağı yapmıştı. Şimdi bu çocuklarımın
çocukları oldu. Yani torunlar geldi. Hayalim anao-
kulu çocuklarımla ve çocuklarıyla buluşabileceğim
bir ortam hazırlamak.
14 • www.lokumdergi.com